Allah-u Teâlâ'nın Emaneti;
Mükerrem Olarak Yaratılan Beden:
Allah-u Teâlâ insanları mükerrem olarak yaratmıştır.
Allah-u Teâlâ gören göze, duyan kulağa, anlayan gönüle ibret olsun, yüceliğine ve yaratıcılığındaki eşsizliğe bir delil olsun diye insanı varlık âlemine çıkarmış; insanoğluna verdiği değeri, ikram edip şereflendirdiğini, onu en güzel bir şekilde ve mükemmellikte yarattığını Âyet-i kerime'sinde haber vermiştir:
"Andolsun ki biz âdemoğullarını üstün bir izzet ve şerefe mazhar kıldık." (İsrâ: 70)
İnsanların bütün âzâları da mükerremdir ve hürmete lâyıktır. Alınıp satılması, herhangi bir işte kullanılması helâl değildir.
İnsan niçin mükerremdir? Allah-u Teâlâ yarattığı için, içini ve dışını donattığı için, içinde O olduğu için mükerremdir. Binaenaleyh bu mükerrem olan insanın her organı da mükerremdir, kişiye âit değildir.
Bütün dünya senin olsa bir beden satın alabilir misin? Bir tek organı yapabilir misin? Yaratan O, yaşatan O...
Allah-u Teâlâ'nın yarattığı en değerli varlık insandır. Göklerde ve yerde bulunan her şey insan için yaratılmıştır.
Nitekim Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"Görmediniz mi, göklerde ve yerde ne varsa hepsini Allah size boyun eğdirdi." (Lokman: 20)
İnsanın ruhu ilâhi nefhanın tezahürü, bedeni ise Allah-u Teâlâ'nın kudretinin surette tecelli eden eseridir.
Allah-u Teâlâ dünya mülkünde ona halifelik gibi üstün meziyet vermiştir. Ona lutfettiği yüksek kabiliyetler sayesinde, bütün varlıklar arasında en mümtaz yerini almıştır.
Bu mülkünde insanı kendisine halife yapması insanın değerinin ve mükerremliğinin diğer bir delilidir.
Allah-u Teâlâ ilk insan Âdem Aleyhisselâm'ı yaratmadan önce "En yüce melekler meclisi" mânâsına gelen Mele-i a'lâ'da onu anarak yüceltmiş, ona olan lütuf ve ihsanını önce meleklere haber vererek Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmuştur:
"Bir zamanlar Rabb'in meleklere: 'Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım' demişti." (Bakara: 30)
Diğer Âyet-i kerime'lerde de şöyle buyuruluyor:
"Sizi yeryüzünde halifeler yapan O'dur." (Fâtır: 39)
"Sizi yeryüzünün hâlifeleri yapar." (Neml: 62)
Halifelik, Allah-u Teâlâ'ya ait bir ruh taşıma imtiyazından doğmaktadır.
Zira Âyet-i kerime'de:
"Ona kendi ruhumdan üfledim." buyuruluyor. (Sâd: 72)
İsrâ sûre-i şerif'inin 70. Âyet-i kerime'sinin devamında:
"Yaratmış olduklarımızdan çoğuna onları üstün kıldık." buyuruluyor. (İsrâ: 70)
Yeryüzündeki bütün varlıklardan üstün olma şerefini insana Allah-u Teâlâ vermiştir. Bu ancak O'nun tarafından verilen nimet ve ikramdır.
Diğer bir Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmuştur:
"Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık." (Tin: 4)
Gerek bedeni ve organları bakımından, gerekse mânevî bakımdan insan en güzel biçimde yaratılmıştır. Mühim olan ise, insanın Allah-u Teâlâ tarafından verilen fazilet ve meziyetini koruması, Rabb'inin kendisine bir lütuf olarak bağışladığı eşsiz emsalsiz nimetlerine karşı O'na nankörlük etmemesi; bedeninin, organlarının, akıl ve zekâsının hikmet ve değerini bilip, her birini en güzel bir şekilde kullanmaya ihtimam göstermesidir.
Bu zâhirde mükerremliktir. Zâhirde mükerremlik olduğu gibi, bâtında da mükerremlik vardır.
Nitekim Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:
"Allah size zâhir ve bâtın her türlü nimetlerini bol bol vermiştir." (Lokman: 20)
Bâtındaki mükerremliğe gelince;
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde buyurur ki:
"Biz bir şeyin olmasını dilediğimiz zaman, sözümüz ona ancak "Ol!" dememizden ibarettir. O da derhal oluverir." (Nahl: 40)
Yani "Ol!" diyor, oluyorsun. Ve fakat en büyük gaflet, herkes olanı görüyor da olduranı görmüyor. Yani Yaratan'ını bilmiyor.
Görüyor, fakat yarattıklarını görüyor. Oysa her şeyi O yaratıyor, uzuvlarla donatıyor, her birini yerli yerine koyuyor, her birine ayrı ayrı vazifeler vermiş.
Senin aslın bir damla kerih su, o ise çok değersiz bir şey. O çok değersiz bir şeyi dilediği şekilde inşâ etmiş, kendi ruhundan üflemiştir.
Allah-u Teâlâ bedenlerin ve uzuvların yaratılışındaki hikmetlerden, faydalardan, ziynet ve meziyetlerden hiçbir kusur ve noksanlık bırakmayıp, hepsini de en mükemmel şekilde yapmıştır.
Bedenin yaratılışında o kadar ince hikmetler, göz alıcı güzellikler, hayrete düşürücü sanatlar vardır ki, saymakla bitmez.
Âyet-i kerime'lerde şöyle buyurulmaktadır:
"O Allah ki, seni yoktan yarattı, düzenledi, ölçülü bir biçim verdi. Dilediği şekilde seni terkip etti." (İnfitar: 7-8)
Allah-u Teâlâ insanı her uzvu yerli yerinde ve en mükemmel bir tarzda, en güzel bir ölçüde yaratmıştır. O'nun yaratıcı gücü bütün uzuvlarda mucizevî bir şekilde kendini gösterir.
Hazret-i Ali -kerremallahu veçhe- Efendimiz şöyle buyururlar:
"Devân sendedir bilmezsin.
Derdin de sendedir görmezsin.
Sen kendini küçücük bir cirim zannedersin
Halbuki bütün âlemler sende dürülmüştür (de bilmezsin)"
Kâinatta ne ki mevcutsa Allah-u Teâlâ'nın insanda hepsini halkettiğinden haberin var mı?
Senin ise bunlardan hiç haberin yok. Sen sadece el ve ayağın tutmak ve yürümek için, dilin konuşmak için kullanıldığını bilirsin. Halbuki insanın içindeki ve dışındaki bütün organlar bir iş için yaratılmışlardır. Her biri bir işle meşgul olurken sen ise tatlı tatlı uykudasın. Onlar sana hizmetten bir an bile geri durmuyorlar. Sen ise onları tanımıyorsun. Aynı zamanda onları sana hizmet ettirene de şükretmiyorsun.
"Gerçekten insan çok nankördür." (Hacc: 66)
İnsan bu hususlarda tefekkür etmiyor, sırlarını çözmeye çalışmıyor.
"Gerçek hükümdar olan Allah çok yücedir!" (Tâhâ: 114 - Müminûn: 116)
Yaratmak, yok etmek, hayat vermek ve öldürmek suretiyle mülkünde tasarruf sahibidir. Boşuna bir şey yaratmaktan münezzehtir.
•
Parmak ucundaki hassasiyete bir bakın ki, kör onunla görüyor. Bir parmak izi, diğer hiçbir insanın parmak izine uymuyor.
Nitekim Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde şöyle buyuruyor:
"Evet, biz onun parmak uçlarını bile derleyip eski haline getirmeye kadiriz." (Kıyamet: 4)
Parmak uçlarında yaratılış bakımından ince bir sanat bulunduğu için Allah-u Teâlâ onları anmıştır.
"Şekil verenlerin en güzeli olan Allah'ın şânı ne yücedir." (Müminûn: 14)
Her şeyi nizam ve intizam içinde yoktan var eden O'dur. Her güzelliğin, her tekâmülün ilk numunesi O'nundur.
Bunların her biri ne büyük birer ihsan-ı ilâhîdir!
"Ne az şükrediyorsunuz!" (Mülk: 23)
"Sanatı karşısında akılların hayrete düştüğü Allah'ı tenzih ve tesbih ederiz.
Kudreti karşısında en güçlü kimselerin âciz kaldığı Allah'ı tenzih ve tesbih ederiz."
Mükerrem Olarak Yaratılan Beden:
Allah-u Teâlâ insanları mükerrem olarak yaratmıştır.
Allah-u Teâlâ gören göze, duyan kulağa, anlayan gönüle ibret olsun, yüceliğine ve yaratıcılığındaki eşsizliğe bir delil olsun diye insanı varlık âlemine çıkarmış; insanoğluna verdiği değeri, ikram edip şereflendirdiğini, onu en güzel bir şekilde ve mükemmellikte yarattığını Âyet-i kerime'sinde haber vermiştir:
"Andolsun ki biz âdemoğullarını üstün bir izzet ve şerefe mazhar kıldık." (İsrâ: 70)
İnsanların bütün âzâları da mükerremdir ve hürmete lâyıktır. Alınıp satılması, herhangi bir işte kullanılması helâl değildir.
İnsan niçin mükerremdir? Allah-u Teâlâ yarattığı için, içini ve dışını donattığı için, içinde O olduğu için mükerremdir. Binaenaleyh bu mükerrem olan insanın her organı da mükerremdir, kişiye âit değildir.
Bütün dünya senin olsa bir beden satın alabilir misin? Bir tek organı yapabilir misin? Yaratan O, yaşatan O...
Allah-u Teâlâ'nın yarattığı en değerli varlık insandır. Göklerde ve yerde bulunan her şey insan için yaratılmıştır.
Nitekim Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"Görmediniz mi, göklerde ve yerde ne varsa hepsini Allah size boyun eğdirdi." (Lokman: 20)
İnsanın ruhu ilâhi nefhanın tezahürü, bedeni ise Allah-u Teâlâ'nın kudretinin surette tecelli eden eseridir.
Allah-u Teâlâ dünya mülkünde ona halifelik gibi üstün meziyet vermiştir. Ona lutfettiği yüksek kabiliyetler sayesinde, bütün varlıklar arasında en mümtaz yerini almıştır.
Bu mülkünde insanı kendisine halife yapması insanın değerinin ve mükerremliğinin diğer bir delilidir.
Allah-u Teâlâ ilk insan Âdem Aleyhisselâm'ı yaratmadan önce "En yüce melekler meclisi" mânâsına gelen Mele-i a'lâ'da onu anarak yüceltmiş, ona olan lütuf ve ihsanını önce meleklere haber vererek Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmuştur:
"Bir zamanlar Rabb'in meleklere: 'Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım' demişti." (Bakara: 30)
Diğer Âyet-i kerime'lerde de şöyle buyuruluyor:
"Sizi yeryüzünde halifeler yapan O'dur." (Fâtır: 39)
"Sizi yeryüzünün hâlifeleri yapar." (Neml: 62)
Halifelik, Allah-u Teâlâ'ya ait bir ruh taşıma imtiyazından doğmaktadır.
Zira Âyet-i kerime'de:
"Ona kendi ruhumdan üfledim." buyuruluyor. (Sâd: 72)
İsrâ sûre-i şerif'inin 70. Âyet-i kerime'sinin devamında:
"Yaratmış olduklarımızdan çoğuna onları üstün kıldık." buyuruluyor. (İsrâ: 70)
Yeryüzündeki bütün varlıklardan üstün olma şerefini insana Allah-u Teâlâ vermiştir. Bu ancak O'nun tarafından verilen nimet ve ikramdır.
Diğer bir Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmuştur:
"Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık." (Tin: 4)
Gerek bedeni ve organları bakımından, gerekse mânevî bakımdan insan en güzel biçimde yaratılmıştır. Mühim olan ise, insanın Allah-u Teâlâ tarafından verilen fazilet ve meziyetini koruması, Rabb'inin kendisine bir lütuf olarak bağışladığı eşsiz emsalsiz nimetlerine karşı O'na nankörlük etmemesi; bedeninin, organlarının, akıl ve zekâsının hikmet ve değerini bilip, her birini en güzel bir şekilde kullanmaya ihtimam göstermesidir.
Bu zâhirde mükerremliktir. Zâhirde mükerremlik olduğu gibi, bâtında da mükerremlik vardır.
Nitekim Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:
"Allah size zâhir ve bâtın her türlü nimetlerini bol bol vermiştir." (Lokman: 20)
Bâtındaki mükerremliğe gelince;
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde buyurur ki:
"Biz bir şeyin olmasını dilediğimiz zaman, sözümüz ona ancak "Ol!" dememizden ibarettir. O da derhal oluverir." (Nahl: 40)
Yani "Ol!" diyor, oluyorsun. Ve fakat en büyük gaflet, herkes olanı görüyor da olduranı görmüyor. Yani Yaratan'ını bilmiyor.
Görüyor, fakat yarattıklarını görüyor. Oysa her şeyi O yaratıyor, uzuvlarla donatıyor, her birini yerli yerine koyuyor, her birine ayrı ayrı vazifeler vermiş.
Senin aslın bir damla kerih su, o ise çok değersiz bir şey. O çok değersiz bir şeyi dilediği şekilde inşâ etmiş, kendi ruhundan üflemiştir.
Allah-u Teâlâ bedenlerin ve uzuvların yaratılışındaki hikmetlerden, faydalardan, ziynet ve meziyetlerden hiçbir kusur ve noksanlık bırakmayıp, hepsini de en mükemmel şekilde yapmıştır.
Bedenin yaratılışında o kadar ince hikmetler, göz alıcı güzellikler, hayrete düşürücü sanatlar vardır ki, saymakla bitmez.
Âyet-i kerime'lerde şöyle buyurulmaktadır:
"O Allah ki, seni yoktan yarattı, düzenledi, ölçülü bir biçim verdi. Dilediği şekilde seni terkip etti." (İnfitar: 7-8)
Allah-u Teâlâ insanı her uzvu yerli yerinde ve en mükemmel bir tarzda, en güzel bir ölçüde yaratmıştır. O'nun yaratıcı gücü bütün uzuvlarda mucizevî bir şekilde kendini gösterir.
Hazret-i Ali -kerremallahu veçhe- Efendimiz şöyle buyururlar:
"Devân sendedir bilmezsin.
Derdin de sendedir görmezsin.
Sen kendini küçücük bir cirim zannedersin
Halbuki bütün âlemler sende dürülmüştür (de bilmezsin)"
Kâinatta ne ki mevcutsa Allah-u Teâlâ'nın insanda hepsini halkettiğinden haberin var mı?
Senin ise bunlardan hiç haberin yok. Sen sadece el ve ayağın tutmak ve yürümek için, dilin konuşmak için kullanıldığını bilirsin. Halbuki insanın içindeki ve dışındaki bütün organlar bir iş için yaratılmışlardır. Her biri bir işle meşgul olurken sen ise tatlı tatlı uykudasın. Onlar sana hizmetten bir an bile geri durmuyorlar. Sen ise onları tanımıyorsun. Aynı zamanda onları sana hizmet ettirene de şükretmiyorsun.
"Gerçekten insan çok nankördür." (Hacc: 66)
İnsan bu hususlarda tefekkür etmiyor, sırlarını çözmeye çalışmıyor.
"Gerçek hükümdar olan Allah çok yücedir!" (Tâhâ: 114 - Müminûn: 116)
Yaratmak, yok etmek, hayat vermek ve öldürmek suretiyle mülkünde tasarruf sahibidir. Boşuna bir şey yaratmaktan münezzehtir.
•
Parmak ucundaki hassasiyete bir bakın ki, kör onunla görüyor. Bir parmak izi, diğer hiçbir insanın parmak izine uymuyor.
Nitekim Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde şöyle buyuruyor:
"Evet, biz onun parmak uçlarını bile derleyip eski haline getirmeye kadiriz." (Kıyamet: 4)
Parmak uçlarında yaratılış bakımından ince bir sanat bulunduğu için Allah-u Teâlâ onları anmıştır.
"Şekil verenlerin en güzeli olan Allah'ın şânı ne yücedir." (Müminûn: 14)
Her şeyi nizam ve intizam içinde yoktan var eden O'dur. Her güzelliğin, her tekâmülün ilk numunesi O'nundur.
Bunların her biri ne büyük birer ihsan-ı ilâhîdir!
"Ne az şükrediyorsunuz!" (Mülk: 23)
"Sanatı karşısında akılların hayrete düştüğü Allah'ı tenzih ve tesbih ederiz.
Kudreti karşısında en güçlü kimselerin âciz kaldığı Allah'ı tenzih ve tesbih ederiz."