Hukuki Boyut:
"Beyin ölümü" teşhisi konulması hakkındaki kriterleri ortaya koyan hekimler; "Hiçbir beyin refleksinin bulunmaması ve bu durumun en az 24 saat sürmesi beyin ölümünün en önemli kriterleri." demektedirler.
Yandaki habere konu olan hukuk ihlali bu bilgi ile birlikte değerlendirilirse uygulamadaki vehameti kavramak daha kolay olacaktır. (Ancak yeni hukuki düzenlemeler maalesef "Beyin ölümü" tanısını koymayı kolaylaştıracak şekilde yapılmaktadır.)
10 Eylül 2003 tarihli Radikal haberinde Avukat Süleyman Anıl konunun hukuki boyutu hakkında şu bilgileri veriyor:
"Tıp, beyin ölümünün gerçekleşmesinden sonra kişiye 'ölü' dese bile hukukta 'ölünün' tanımı yok.", "Bu durumda hekim kimi zaman 'cinayetle' bile suçlanabiliyor. Hastanın makineden çıkarılması konusunda aile 'rıza' vermiş bile olsa hukuk bunu kabul etmeyebilir."
Hukuk'ta "ölüm anı" önemli bir konudur. Zira miras hukukunda kimin önce öldüğünün tesbiti terekenin geleceği hakkındaki kararı etkiler ve bazen dakikalar, hatta saniyeler bile önem kazanır. Yine canlı ile ceset arasında hukuki açıdan büyük fark vardır ve yerine göre mühim bir ihtilafa konu olabilir.
Hukukçular ölümü genel olarak bütün vücut fonksiyonlarının, solunum ve kalbin durması olarak kabul etmişlerdir.
Yargıtay'a göre ise ölümün gerçekleşmesi için bütün organların işlevlerini yitirmiş olması gerekir. Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 11.08.1972 tarihli kararına göre "Ölüm anı bütün organlarının durduğu andır." (Bkz. Prof. Dr. Çağlar Özel, "Medeni Hukuk Açısından Ölüm Anının Belirlenmesi ve Ceset Üzerindeki Hakka İlişkin Bazı Düşünceler")
"Beyin ölümü" teşhisi konulması hakkındaki kriterleri ortaya koyan hekimler; "Hiçbir beyin refleksinin bulunmaması ve bu durumun en az 24 saat sürmesi beyin ölümünün en önemli kriterleri." demektedirler.
Yandaki habere konu olan hukuk ihlali bu bilgi ile birlikte değerlendirilirse uygulamadaki vehameti kavramak daha kolay olacaktır. (Ancak yeni hukuki düzenlemeler maalesef "Beyin ölümü" tanısını koymayı kolaylaştıracak şekilde yapılmaktadır.)
10 Eylül 2003 tarihli Radikal haberinde Avukat Süleyman Anıl konunun hukuki boyutu hakkında şu bilgileri veriyor:
"Tıp, beyin ölümünün gerçekleşmesinden sonra kişiye 'ölü' dese bile hukukta 'ölünün' tanımı yok.", "Bu durumda hekim kimi zaman 'cinayetle' bile suçlanabiliyor. Hastanın makineden çıkarılması konusunda aile 'rıza' vermiş bile olsa hukuk bunu kabul etmeyebilir."
Hukuk'ta "ölüm anı" önemli bir konudur. Zira miras hukukunda kimin önce öldüğünün tesbiti terekenin geleceği hakkındaki kararı etkiler ve bazen dakikalar, hatta saniyeler bile önem kazanır. Yine canlı ile ceset arasında hukuki açıdan büyük fark vardır ve yerine göre mühim bir ihtilafa konu olabilir.
Hukukçular ölümü genel olarak bütün vücut fonksiyonlarının, solunum ve kalbin durması olarak kabul etmişlerdir.
Yargıtay'a göre ise ölümün gerçekleşmesi için bütün organların işlevlerini yitirmiş olması gerekir. Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 11.08.1972 tarihli kararına göre "Ölüm anı bütün organlarının durduğu andır." (Bkz. Prof. Dr. Çağlar Özel, "Medeni Hukuk Açısından Ölüm Anının Belirlenmesi ve Ceset Üzerindeki Hakka İlişkin Bazı Düşünceler")