Diğer Görüşler:
"Allah -celle celâluhu- insana, vücudunu sadece istifade edip onun içinde yaşaması için yaratmıştır. Onda insanın, ne satma ne de hile şekliyle hiçbir tasarruf hakkı yoktur. İnsan kendi tırnağına bile sahip değildir ve şayet tasarruf hakkı, insanların düşüncelerine bırakılırsa anarşi olur. Hürriyet, Allah'ın emirleriyle sınırlıdır. Bu nedenle hasta birisi için sağlam olan bir şahıstan organ almak caiz değildir." (et-Temîmi, Receb Büyûd, Münâkaşa, Mecelletü Mecmai'l-Fıkhi'l-İslâmî, c.1, sayı 4)
•
"Organ naklinin câiz olamayacağı fikrinin temelinde yatan ana fikir, insanın mükerrem oluşudur. Bu sebeple onun organları, başkalarına aktarılarak onlar tarafından kullanılamayacaktır." (Sükkerî, Nakl)
"İslâm hukukunda, insanın yerini doldurabilecek bir başka canlı yoktur. Bu nedenle hiçbir surette onun hayatının tehlikeye atılmaması gereklidir. Organ nakli konusu da verici durumundaki insanın tehlikeye atılması demektir ki, hasta birisini tedavi amacıyla sağlam bir insanın zarar görmesi, doğru değildir." (Sükkerî, Nakl)
•
"Şahsın ölümüne sebep olacak herhangi bir organın alınması câiz olmadığı gibi organı verecek kimsenin isteğine de bakılmaz. Çünkü burada, hukukullah vardır ve Allah hakkının sözkonusu olduğu yerde îsâr (fedakarlık) câiz değildir." (Muhammed Said Ramazan el-Bûtî, İntifaü'l-İnsan bi A'dâi cismi İnsanin Âhar Hayyen ev Meyyiten, Mecelletü Mecmai'l-Fıkhi'l-İslâmî, c. 1, sayı 4)
•
"Şayet alınacak organ, -kalp gibi- verici durumundaki kimsenin ölümüne sebep olacaksa izni olsun-olmasın mutlaka haramdır. Şayet kendi izni varsa bu durumda intihar, izni olmadığında ise katl olur. Alınan organ ölüme sebep olmuyor ve o olmadan da insan yaşayabiliyorsa o taktirde bakılır; şayet vericinin çalışıp ihtiyaçlarını gidermesine mâni oluyor veya sağlığını zayıf düşürüyorsa, ihtisas sahibi doktorun görüşüne de istinaden, haram olur. Yine haram olup-olmaması meselesinde iznin önemi yoktur. Çünkü başkalarına zarar vermek de zarar görmek de hadislerde yasaklanmıştır." (Şa'râvî, 100 suâl 100 cevâb)
•
"Organ naklinin bir kalemde caiz olduğunu söylemek, aynı zamanda alternatif çarelerin de önünü tıkamak ve insanî gibi görülen bir uygulamanın, daha insanî olana engel olması anlamına gelebilir." (Beşer, Faruk, Organ Nakli ve İslâm, İslâm Mecmuası, sayı 76)
•
"Çok dikkatli olarak incelediğimiz zaman, "Olmaz!" diyenlerin yani organ nakline cevaz vermeyenlerin delilleri verenlerin delillerinden daha kuvvetlidir. Ve bundan dolayı da İslâm ulemasının çok önemli bir kesimi -birazı müstesna- bu konuya sıcak bakmamaktadır. Ve dolayısı ile organ naklinin karşısındadır. ... "Canım insan öldü gitti zaten toprak olacaktır" gibi bahanelerle hareket ediliyor. Hayır, insan, bizim ehl-i sünnet inancına göre; insan dirilirken şu anda üzerimizde taşıdığımız uzuvlarımızla dirileceğiz. Bu gözlerimizle, bu kulaklarımızla, bu ellerimizle ve bu ayaklarımızla ve bu iç organlarımızla dirileceğiz, Rabb'imiz Teâlâ'nın huzuruna aynen bu organlarımızla çıkıp Rabb'imize hesabımızı, dünya hesabımızı vereceğiz. Ehl-i sünnetin itikadı bu, inancı bu ve doğrusu da budur zaten. ... Onun için İslâm uleması organ nakline sıcak bakmamaktadır, cevaz vermemektedir. Yapılması noktasında büyük faciaların ileri geleceğini delilleriyle beraber ileriye sürmüştür. Ve bu deliller "Adam ne olacak zaten uzuvlar toprağa girecek ve toprakta kaybolup gidecek." diyenlerden daha kuvvetlidir, daha yerli yerincedir, daha insanîdir, daha aklîdir, daha delilleri sağlam olan hususlardır." (Mevlüt Özcan, TV5, 24 Şubat 2012)
•
Organ naklinde ruhun acıyı hissedeceğini tarif eden bir makale:
"... Organ naklini öneren her kimse farkında olmadan bir başkasını cinayete sevk ediyor, kendisi de bağış yaparken intihar ediyordur. Nasıl mı!.. İzah edeyim;
Çoğunlukla, ölüm ötesi hakkında hiç bilgiye sahip değiliz. Sanki Münkir Nekir meleklerinin sorularına cevap verecek olan biz değiliz.
... Kabirdeki sorgu suali başaramayanlar için Resulullah Efendimiz;
'O an melâike o kimseye öyle bir vurur, o kimse de (ölü için söylüyor) öyle bir haykırışla haykırır ki, insandan ve cinden başka bütün mahlûkat bu sesi duyar ve onun feryadı arşa kadar uzanır!' derken, mutlak bir canlılıktan bahsetmektedir.
Büyük mutasavvıf ve zamanın gavsı olduğu yetkili kişilerce söylenen İbrahim Hakkı Erzurumî Hazretleri, Resulullah Efendimiz'in dilinden insanın ölüm ile birlikte yok olmadığı, sadece başka bir boyuta geçtiğine binaen;
'Meyit, (ölmüş kimse) kendisini yıkayanı, cenaze namazını kılanları, kendisini mezara koyanları, görür bilir, tanır.' demektedir.
Resulullah Efendimiz, yine başka bir Hadisinde;
'Ölülerinizi gömdüğünüzde (akrabaları için söylüyor) hemen kabri terk etmeyin, onları üzersiniz. Onlar sizin gidişinizi, ayak seslerinizden tanır.' demektedir.
Resulullah Efendimiz'in Bedir Savaşında, bir çukura gömdürdüğü münafıklarla yaptığı söyleşiyi bütün Hadis kitaplarında bulabilirsiniz.
'Allah'ın bana vaad ettiği zafer beni buldu. Allah'ın size vaad ettiği azap da sizi buldu...'
Tüm deliller göstermektedir ki, ölüm denilen vak'ada, yani ruh bedenden ayrıldığında canlı ve diridir. Ve gayp âlemine geçmeden evvel kendisine yapılanları aynen görmektedir. Bunun için biyolojik bir göze ihtiyaç yoktur. Size sormak isterim. Rüyâyı hangi gözünüzle görüyorsunuz?...
Şimdi, esas noktaya dönelim, yani organ nakline.
Beyin fonksiyonlarının durduğu noktada dahi, tıbbın henüz çözemediği bir biçimde yaşam var insan bedeninde. Bu nedenle İslama inananlara, ölümden hemen sonra gusül abdesti yaptırılır. Hadise değişik bir cihette olduğu için ayrıntılara girmiyorum.
'Ruh, bedene yapılan her hareketi görüyor, algılıyor, kendi bünyesinde yaşıyor.' dedik. Örneğin, biyolojik bedenin kalbini, bir başka yere nakletmek için alıyorsunuz. Ruh, bunu bütün açıklığıyla görüyor, hissediyor. Bir böbrek, karaciğer naklinde de böyle. ...
...
Kendi rızâsı ile organ bağışında bulunanlar ise, narkozsuz diri diri, bir kalbin, bir karaciğerinin kesilişindeki acıyı bütün dehşetiyle tadacaklarını bilseler aslâ böyle bir duyguya kapılamazlardı. ..." (Ahmet F. Yüksel, Yeni Dünya)
•
Bazı internet sitelerinde yayınlanan bir makale:
"Allah -celle celâluhu- insana, vücudunu sadece istifade edip onun içinde yaşaması için yaratmıştır. Onda insanın, ne satma ne de hile şekliyle hiçbir tasarruf hakkı yoktur. İnsan kendi tırnağına bile sahip değildir ve şayet tasarruf hakkı, insanların düşüncelerine bırakılırsa anarşi olur. Hürriyet, Allah'ın emirleriyle sınırlıdır. Bu nedenle hasta birisi için sağlam olan bir şahıstan organ almak caiz değildir." (et-Temîmi, Receb Büyûd, Münâkaşa, Mecelletü Mecmai'l-Fıkhi'l-İslâmî, c.1, sayı 4)
•
"Organ naklinin câiz olamayacağı fikrinin temelinde yatan ana fikir, insanın mükerrem oluşudur. Bu sebeple onun organları, başkalarına aktarılarak onlar tarafından kullanılamayacaktır." (Sükkerî, Nakl)
"İslâm hukukunda, insanın yerini doldurabilecek bir başka canlı yoktur. Bu nedenle hiçbir surette onun hayatının tehlikeye atılmaması gereklidir. Organ nakli konusu da verici durumundaki insanın tehlikeye atılması demektir ki, hasta birisini tedavi amacıyla sağlam bir insanın zarar görmesi, doğru değildir." (Sükkerî, Nakl)
•
"Şahsın ölümüne sebep olacak herhangi bir organın alınması câiz olmadığı gibi organı verecek kimsenin isteğine de bakılmaz. Çünkü burada, hukukullah vardır ve Allah hakkının sözkonusu olduğu yerde îsâr (fedakarlık) câiz değildir." (Muhammed Said Ramazan el-Bûtî, İntifaü'l-İnsan bi A'dâi cismi İnsanin Âhar Hayyen ev Meyyiten, Mecelletü Mecmai'l-Fıkhi'l-İslâmî, c. 1, sayı 4)
•
"Şayet alınacak organ, -kalp gibi- verici durumundaki kimsenin ölümüne sebep olacaksa izni olsun-olmasın mutlaka haramdır. Şayet kendi izni varsa bu durumda intihar, izni olmadığında ise katl olur. Alınan organ ölüme sebep olmuyor ve o olmadan da insan yaşayabiliyorsa o taktirde bakılır; şayet vericinin çalışıp ihtiyaçlarını gidermesine mâni oluyor veya sağlığını zayıf düşürüyorsa, ihtisas sahibi doktorun görüşüne de istinaden, haram olur. Yine haram olup-olmaması meselesinde iznin önemi yoktur. Çünkü başkalarına zarar vermek de zarar görmek de hadislerde yasaklanmıştır." (Şa'râvî, 100 suâl 100 cevâb)
•
"Organ naklinin bir kalemde caiz olduğunu söylemek, aynı zamanda alternatif çarelerin de önünü tıkamak ve insanî gibi görülen bir uygulamanın, daha insanî olana engel olması anlamına gelebilir." (Beşer, Faruk, Organ Nakli ve İslâm, İslâm Mecmuası, sayı 76)
•
"Çok dikkatli olarak incelediğimiz zaman, "Olmaz!" diyenlerin yani organ nakline cevaz vermeyenlerin delilleri verenlerin delillerinden daha kuvvetlidir. Ve bundan dolayı da İslâm ulemasının çok önemli bir kesimi -birazı müstesna- bu konuya sıcak bakmamaktadır. Ve dolayısı ile organ naklinin karşısındadır. ... "Canım insan öldü gitti zaten toprak olacaktır" gibi bahanelerle hareket ediliyor. Hayır, insan, bizim ehl-i sünnet inancına göre; insan dirilirken şu anda üzerimizde taşıdığımız uzuvlarımızla dirileceğiz. Bu gözlerimizle, bu kulaklarımızla, bu ellerimizle ve bu ayaklarımızla ve bu iç organlarımızla dirileceğiz, Rabb'imiz Teâlâ'nın huzuruna aynen bu organlarımızla çıkıp Rabb'imize hesabımızı, dünya hesabımızı vereceğiz. Ehl-i sünnetin itikadı bu, inancı bu ve doğrusu da budur zaten. ... Onun için İslâm uleması organ nakline sıcak bakmamaktadır, cevaz vermemektedir. Yapılması noktasında büyük faciaların ileri geleceğini delilleriyle beraber ileriye sürmüştür. Ve bu deliller "Adam ne olacak zaten uzuvlar toprağa girecek ve toprakta kaybolup gidecek." diyenlerden daha kuvvetlidir, daha yerli yerincedir, daha insanîdir, daha aklîdir, daha delilleri sağlam olan hususlardır." (Mevlüt Özcan, TV5, 24 Şubat 2012)
•
Organ naklinde ruhun acıyı hissedeceğini tarif eden bir makale:
"... Organ naklini öneren her kimse farkında olmadan bir başkasını cinayete sevk ediyor, kendisi de bağış yaparken intihar ediyordur. Nasıl mı!.. İzah edeyim;
Çoğunlukla, ölüm ötesi hakkında hiç bilgiye sahip değiliz. Sanki Münkir Nekir meleklerinin sorularına cevap verecek olan biz değiliz.
... Kabirdeki sorgu suali başaramayanlar için Resulullah Efendimiz;
'O an melâike o kimseye öyle bir vurur, o kimse de (ölü için söylüyor) öyle bir haykırışla haykırır ki, insandan ve cinden başka bütün mahlûkat bu sesi duyar ve onun feryadı arşa kadar uzanır!' derken, mutlak bir canlılıktan bahsetmektedir.
Büyük mutasavvıf ve zamanın gavsı olduğu yetkili kişilerce söylenen İbrahim Hakkı Erzurumî Hazretleri, Resulullah Efendimiz'in dilinden insanın ölüm ile birlikte yok olmadığı, sadece başka bir boyuta geçtiğine binaen;
'Meyit, (ölmüş kimse) kendisini yıkayanı, cenaze namazını kılanları, kendisini mezara koyanları, görür bilir, tanır.' demektedir.
Resulullah Efendimiz, yine başka bir Hadisinde;
'Ölülerinizi gömdüğünüzde (akrabaları için söylüyor) hemen kabri terk etmeyin, onları üzersiniz. Onlar sizin gidişinizi, ayak seslerinizden tanır.' demektedir.
Resulullah Efendimiz'in Bedir Savaşında, bir çukura gömdürdüğü münafıklarla yaptığı söyleşiyi bütün Hadis kitaplarında bulabilirsiniz.
'Allah'ın bana vaad ettiği zafer beni buldu. Allah'ın size vaad ettiği azap da sizi buldu...'
Tüm deliller göstermektedir ki, ölüm denilen vak'ada, yani ruh bedenden ayrıldığında canlı ve diridir. Ve gayp âlemine geçmeden evvel kendisine yapılanları aynen görmektedir. Bunun için biyolojik bir göze ihtiyaç yoktur. Size sormak isterim. Rüyâyı hangi gözünüzle görüyorsunuz?...
Şimdi, esas noktaya dönelim, yani organ nakline.
Beyin fonksiyonlarının durduğu noktada dahi, tıbbın henüz çözemediği bir biçimde yaşam var insan bedeninde. Bu nedenle İslama inananlara, ölümden hemen sonra gusül abdesti yaptırılır. Hadise değişik bir cihette olduğu için ayrıntılara girmiyorum.
'Ruh, bedene yapılan her hareketi görüyor, algılıyor, kendi bünyesinde yaşıyor.' dedik. Örneğin, biyolojik bedenin kalbini, bir başka yere nakletmek için alıyorsunuz. Ruh, bunu bütün açıklığıyla görüyor, hissediyor. Bir böbrek, karaciğer naklinde de böyle. ...
...
Kendi rızâsı ile organ bağışında bulunanlar ise, narkozsuz diri diri, bir kalbin, bir karaciğerinin kesilişindeki acıyı bütün dehşetiyle tadacaklarını bilseler aslâ böyle bir duyguya kapılamazlardı. ..." (Ahmet F. Yüksel, Yeni Dünya)
•
Bazı internet sitelerinde yayınlanan bir makale: